"Crimson Peak / Kızıl Tepe" ye Farklı Bir Bakış
Yönetmen
: Guilermo del Toro
Tür : Gotik, Romantizm, Korku
Süre : 1 saat 59 dakika
Senaryo : Guilermo del Toro,
Matthew Robbins,
Lucinda Coxon
Müzik : Fernando Velazquez
Oyuncular : Tom Hiddleston (Sör
Thomas Sharpe)
Jessica Chastain (Leydi Lucille Sharpe)
Mia Wasikowska (Edith Cushing)
Charlie Hunnam (Doktor Alan
McMichael)
Jim Beaver (Carter Cushing)
Konusu
Başarılı bir yazar olan Edith Cushing, babasıyla birlikte yaşamaktadır.
Çocukken annesinin ölümüyle yaşadığı travmalardan dolayı hayaletlerle ilgili yazılar
yazar. Kız kardeşiyle birlikte seyahat eden Sör Thomas Sharpe adında bir
yabancıyla tanışır ve aşık olup evlenirler. Kendi geçmişinin hayaletleriyle
mücadele ederken; eşinin evinde de farklı bir geçmişin hayaletlerinin olduğunu
fark eder.
Crimson Peak / Kızıl Tepe Film Analizi
Film,
son sahneden bir bölüm ile başlayarak,
sonu hakkında ip ucu verir. Beyaz sisler içinden Edith’e doğru kamera
yaklaşır ve yakın çekim ile perişan haldeki Edith’in yüzünü görürüz. Beyaz renk saflığın, masumiyetin sembolüdür. Tüm
o vahşetin ortasında masum kalabilişini anlatır. Kuş bakışıyla Edith’in
annesinin cenaze töreni sahnesine geçiş yapılırken; “Hayaletler gerçektir…
Bundan eminim…” diye konuşarak hikayesini anlatmaya başlayan Edith’in sesini
dinleriz. Edith ilk hayalet deneyimini ölen annesinin hayaletinin ziyaretiyle
yaşar. Bu ziyarette annesi Kızıl Tepe hakkında onu uyarır. Fakat bu uyarıyı fark etmesi çok geç olacaktır.

Filmde
mekan olarak sık sık koridorun kullanılmasına gelirsek, koridorlar iki durum
arasındaki bağlantıları ve ilerlemeye devam edilmesini temsil eder. Uzun koridorların odalara açılması ve
inisiyasyonlarda uzun dar koridorların önemli bir yere sahip olması, sabır ve
azimle ilerlemeyi; dıştan gelecek tehlikelere karşı korunaklı olması ise, stratejik
bir kavramdır. Ayrıca koridoru rahim yolu ve koridora açılan odaları da rahim
olarak soyutlayabiliriz. Böylece hayata giriş-çıkış, var olma - var olmama
durumlarına da göndermede bulunur. Edith’i hayaletler koridorda takip eder ve
koridordan yan odalara kaçarak kurtulur. Tehlike ve kurtuluş aynı yerden
gelmektedir. Aynı Thomas Sharpe gibi, Edith’e tehlike Thomas Sharpe tarafından
gelmiştir ve filmin sonunda yine Thomas Sharpe’ında yardımı ile kurtuluşuna
kavuşacaktır. Edith elinde şamdanla bütün karanlık evi dolaşmaktadır. Burada mitolojideki
Persephone ve Demeter’e gönderme yapılmaktadır. Bu iki ilahelerde ellerinde
meşale taşırdı. Demeter bereketin ve anne sevgisinin tanrıçasıdır. Persephone,
Demeter’in kızıdır. Yeraltı tanrısı Hades ile evlenerek ölüler ülkesine gider.
Burada gönderme olarak Edith’in annesinin hayaleti Demeter, Edith ise
Persephone’dir.
Edith
filmde beyaz elbise ve geceliklerle dolaşır. Beyaz saflığın sembolü, inisiyatik
ölümün rengidir. Beyaz renk burada
Edith’in masumiyetini ve yaşayacağı korkunç olaylarla sembolik olarak ölüp,
yeniden doğmasını temsil eder. Edith’in giydiği diğer renkler ise, sarı elbise
ve siyah pelerinidir. Sarı zihnin rengidir. Tanrısal ışık ve aynı zamanda
hastalıkları sembolize eder. Siyah renk, ışığın yokluğu, karanlığın, kötülüğün,
ıstırabın, ölümün, kaosun rengidir. Filmde de sarı renk hastalıklı olayları,
siyah da karanlığı, kötülükleri, acıları, ölümleri ve karmaşayı temsil eder.
Edith Cushing,
büyüdüğünde başarılı bir yazar olur. Hikayelerinde hayalet metaforunu kullanır.
Babası ile birlikte sakin bir hayat yaşamaktadırlar. Günün birinde kız kardeşi
Leydi Lucille Sharpe ile seyahat eden Sör
Thomas Sharpe adında İngiltere’den gelen bir adamla tanışır. Toprak kazmakla
ilgili bir makine icat etmiştir ve mali destek almak için Edith’in babası Carter
Cushing ile iş görüşmesine gelmiştir. Yıllar sonra Edith’in annesinin hayaleti
bir kez daha ona ziyarete gelir. Edith ne olduğunu anlamaz ve Sör Thomas Sharpe
ile partiye katılır. Orada Leydi Lucille ile tanışırlar. İlk anda kadında bir
tuhaflık olduğu anlaşılır. Kırmızı elbiseler içindeki Leydi Lucille’nin her
hareketi tehlikeli olduğunu hissettirir. Partide yanan mumu elleri ile birlikte
tutarak dans eden Edith ve Thomas Sharpe’ın arasında yakınlık başlar. Yanan mum
ikisinin arasında gelişecek olan duygu yoğunluğunu da temsil eder.
Thomas
Sharpe, Edith’in yazdığı hikayeleri okur ve fikrini söyler. Leydi Lucille,
Thomas Sharpe ve Edith birlikte parkta gezintiye çıktıklarında, bir ağacın
altında düşerek ölen kelebekleri görürler. Leydi Lucille ölen kelebeklerle
Edith’in arasında benzerlik kurarak konuşur ve onların yaşadığı yerde sadece
siyah kelebeklerin olduğunu söyler. Kelebek yeniden doğuşun sembolü iken, siyah
kelebek ile sadece ölümün, kasvetin hakim olduğu bir hayat çağrışımı yapılır.
Leydi Lucille ve Thomas Sharpe ülke ülke dolaşıp, iş bahanesi ile zengin ve
yalnız kadınları kandırıp, paralarını ele geçirerek yaşayan iki kardeştir. Bu
sefer Thomas Sharpe kardeşine sormadan Edith’i kendisi seçmiştir ve bu nedenle
Leydi Lucille kızgındır. Çok geçmeden Edith’in babası şüphelenerek dedektif
tutar ve haklarında ki bir kısım gerçeğe ulaşarak Sör Thomas Sharpe ile kız
kardeşinin ülkeden ayrılmasını söyler. Onlara para verir ve Thomas Sharpe’tan
gitmeden önce Edith’in kalbini kırarak kendinden uzaklaştırmasını şart koşar.
Sör Thomas söylendiği gibi Edith’in kalbini kırar ve tüm bu olayın sonunda
arkada karanlıklarda duran Leydi Lucille’ye kamera döner. Leydi Lucille’in
karanlığın kendisi olduğunun göstergesi gibidir. Ertesi gün Thomas Sharpe
duygusal bir mektup göndererek ülkeyi terk ettiğini yazar. Edith büyük bir
telaşla kaldıkları otele gider ve Thomas Sharpe ile karşılaşıp kavuşurlar. Tam
o sırada babasının ölüm haberi ile sarsılır. Yaşadığı tüm acıları geride
bırakarak Thomas Sharpe ile evlenerek Allerdale Hall’a gelir. Çok görkemli ama
bir o kadarda eski ve çürümeye yüz tutmuş bir malikanedir. Leydi Lucille
Edith’e mesafeli tavırlarıyla bize kendisini beli etmeye devam eder. Edith eve
geldiği ilk andan itibaren hayaletleri görmeye başlar. Eve geldiği ilk gün
bahçede köpek bulur ve onu yanına alır. Köpeklerin en önemli özellikleri
insanların işitemediği sesleri duymaları ve kokuları almaları, geceleri
insanlardan daha iyi görebilmeleridir. Böylece insan duyularının ötesindeki
algıları sembolize eder. Burada köpek Edith’in sahip olduğu özelliklerden
bazılarının tasviri gibidir. Edith sadık, güvenilir, aynı filmdeki köpek gibi
tek başına ölüme terk edilmesine rağmen hayatta kalabilmeyi başarmış ve
hayaletleri görebilmesiyle diğer insanların algılarının üstünde bir algılamaya
sahip olduğunun göstergesidir.
Ledy
Lucille, diğer kadınlara yaptığı gibi Edith’i de yavaş yavaş zehirli çay ile
zehirlemektedir. Thomas Sharpe bu defa Edith’e aşık olmaya ve diğerlerinin
başına gelenlerden Edith’i koruma iç güdüsü hissetmeye başlamıştır. Evin
pencereleri aydınlıkken evin içi kasvetli bir karanlıktadır. Evin içinde bir
çok acı ve tehlike barındırmaktadır. Kaçılması gereken evin içidir, dışarısı
evden daha güvenlidir. Thomas Sharpe ilk günden Edith’i üstü kapalı bir şekilde
“Hayatta kalmak için yenilmeyeni acılığından anlarsın.” diyerek, acı olan
yiyeceklerin içinde zehir olduğu için uzak durması gerektiğini anlatmaya
çalışır. Edith’in masumiyeti gün geçtikçe Thomas Sharpe’ı etkisi altına alır.
Postaneye gittikleri bir gün geceyi birlikte geçirip eve döndüklerinde Edith,
Leydi Lucille’in kıskançlık şiddetine maruz kalır. O andan sonra evdeki olaylar
hakkındaki araştırmaları hızlandırarak sonunda gerçeği öğrenir. Evden gitmeye
çalışsa da bunu başaramaz ve hastalanarak yatağa düşer. Çayın içine zehir
konulduğunu öğrendiği için artık çay içmez ama, yiyeceğine de konulduğu için
zehri vücuduna almaya devam eder. Thomas Sharpe, Leydi Lucille’e artık
durmasını istese de onu durduramaz ve hastalıklı sevgisiyle Thomas’ı sindirir.
Thomas Sharpe çocukluğundan beri ablasının ona olan hastalıklı duygularının
etkisi altında kalmış, onun yönetiminde hareket eden olgunlaşamamış bir
adamdır. Leydi Lucille kardeşiyle aralarında aşk olduğunu sanmaktadır ve
Thomas’ında kafasını küçüklüğünden beri bunlarla yıkamıştır. Thomas Edith’i
sevmeye başladığında gerçekleri fark etmeye başlar. Ancak hayaletlerin
uyarılarıyla bodruma indiğinde Edith, Leydi Lucille ile Thomas Sharpe’ın
arasındaki ilişkiye tanık olur ve büyük bir şokla oradan uzaklaşmaya çalışırken
Leydi Lucille, Edith’i aşağı iter ve Edith yere düşerek sakatlanır. Tam o
sırada Doktor Alan McMichael, Edith’i kurtarmaya gelmiştir. Olayların
tuhaflığından şüphelenerek dedektif ile iletişime geçip gerçekleri öğrenmiştir.
Burada Doktor Alan McMichael, Edith’in inisiyasyondaki rehberi görevindedir.
Edith’e yol gösterip onun kurtulmasını sağlamak. Tüm çabalarına rağmen Leydi
Lucille doktoru bıçaklayarak yaralar ve Thomas’a bu sefer elini kana bulayıp
doktoru öldürmesini söyler. Fakat Thomas bunu yapmak istemez ve doktorla
anlaşıp, ölümcül olmayan bir yerden bıçaklayarak Leydi Lucille’e karşı rol
yaparlar. Bundan sonra, Thomas’ın tüm çabası Edith’i bu evden kurtarmaktır. Her
zaman koyu renkler giyen Leydi Lucille’in bu sefer üstünde beyaz gecelik
vardır. Bu defa renklerin anlamlarını tersine çevirme yapılmış, zıtlıklardan
yararlanılmıştır. Thomas Sharpe ile Doktor Alan McMichael’de beyaz gömlek siyah
yelek giymektedir. Bu sahnede herkes eşitlenmiştir. İyi-kötü, negatif-pozitif
dengesi gibidir. Leydi Lucille, Edith’e miras belgelerini imzalattıktan sonra
babasını öldürenin kendisi olduğunu söyler. Bunun hırsıyla Edith, kalemi Leydi
Lucille’nin göğsüne saplayarak kaçmaya başlar. Yolda Thomas Sharpe ile
karşılaşır ve Thomas Sharpe son kez ona güvenmesini, onu sevdiğini söyleyerek
Edith’in yolundan çekilir. Gidip imzalanan belgeleri yakar. Edith’i sevip koruduğu
için ablası Thomas’ı bıçaklayarak öldürür. Bundan sonra Edith ve Leydi Lucille
karşılıklı bir mücadeleye girerler. Tam o sırada Thomas Sharpe’ın hayaleti
görünür ve öldükten sonra bile Edith’e yardım ederek, Edith’in Lucille’yı öldürüp
kurtulmasını sağlar. Aşk her şeyden üstün gelir. Edith son bir defa Thomas
Sharpe’ın yanına gider ve yanağına dokunur. Yavaş yavaş Thomas Sharpe’ın
hayaleti gözden kaybolur. Edith sayesinde Thomas Sharpe içinde bulunduğu
karanlığı fark ederek yolunu aydınlığa çevirmiştir. Yıllarca başkalarının
sonunu getirdikleri için, Thomas ve
Lucille kendi sonlarını da hazırlamışlardır.
Crimson Peak’te
bir çok klişe vardır ve öykünün ilerleyişi çok bilindiktir. Bir sahneden
sonraki sahneyi tahmin edebilme, sürpriz bir gelişme olmamasına rağmen, o kadar sanatsal dokunuşlarla çekilmiştir ki; klişeler rahatsız etmez. Korku
filmlerinden ayrılan bir özelliği ise, içinde romantizm olmasıdır. Filmde
korkuyu unutup Edith ile Thomas Sharpe’ın arasındaki duygusallığa yoğunlaşılır.
Kapalı mekanların tasarımı opera sahnesi gibi görkemli bir yapıya sahiptir.
Kullanılan renkler sıcak-soğuk, karanlık-aydınlık arasındaki ilişkilerle gotik
bir atmosfer yaratıyor. Filmde duyguların hissedilmesinde en etkili olan
öğelerden bir tanesi de müziklerdir. Korku, gerilim, coşku, romantizm seslerle
ve müziklerle başarılı bir şekilde hissettirilmiştir. Film sahne ve kostüm
tasarımları, müzikleri ve yetenekli oyuncularıyla bir sanat eseri aurasına
sahiptir. Dekor, kıyafet tasarımı, ışıklandırma, kullanılan renkler ve çekim
açıları ile her kare ayrı bir tablo konusu gibi estetik bir şölen niteliğindedir.
Hayaletler
ne şeffaf ne de hortlak gibidir. İkisinin arasında bir tasarıma sahiptir. Ölü ama
kanayan acı çeken bir formdadırlar. İlk
başlarda ürkütücü gelse de hayaletlerin
hiç biri zarar vermek niyetinde değildir. Hepsi başlarına gelenlerden dolayı
acı çeken, Edith’i uyarmaya çalışan hayaletlerdir. Aslında hayaletler birer
metafordur. Thomas Sharpe gibi bir çok insan dünyada geçmişe takılı yaşarlar.
Geçmişin hayaletleri onları takip eder. Yaşadıkları zamana odaklanamazlar.
Ellerine geçen güzellikleri, iyi fırsatları fark etmeden geçmiş hataları
tekrarlarlar. Bazen hiç anlamazlar, bazense bunu çok geç fark ederler.
Filmde
her durum olumlunun içinde olumsuz, olumsuzun içinde olumlu hale dönüşmektedir.
Edith’in kurtulmak için Leydi Lucille’i öldürmesi olumsuz bir davranış iken,
içinde bulunduğu durumdan dolayı olumlu hale gelmiştir. Crimson Peak’te
durumlar, umut-umutsuzluk, yaşam-ölüm,
iyilik-kötülük, pozitif-negatif arasında gidip gelmektedir. Filmde Edith,
yaşamını katlanılamaz acılar ve karanlık içinde bırakacak karakterlerle
birlikte, zorlu bir dünyada hayatta kalabilme savaşı vermektedir. Karakterlerin
her biri içinde bulundukları durumdan bir kaçış yolu aramaktadır. Thomas
Sharpe, Leydi Lucille ve Edith Cushing içinde yaşadıkları kendi dünyalarının
dışında bir dünya tanımamaktadır. Üçünün de yollarının kesişmesiyle bu
dünyalarda kırılmalar meydana gelir. Leydi Lucille tamamen paramparça olurken,
Thomas Sharpe son anda dağılan dünyasını toparlamaya çalışmıştır, Edith ise;
yepyeni bir dünyayı öğrenerek, toz pembe dünyası olası gerçeklerle yıkılmış ve olgunlaşarak
daha net bir görüşe sahip olmuştur. Filmde ruhsal ve dünyevi yaşam, hayal gücü
ve fantezilerle insanların belli bir yere, belli bir duruma takılı kalmaları,
ilerleyememeleri ve buna bağlı olarak aldıkları kararlarla, yaptıkları
davranışların sonuçları ile tüm bunların arasında aşık olma, aşkı yaşama, aşka
bir yer bulma mücadelesi gösterilir.
Yorumlar
Yorum Gönder